Bir kimsenin başından geçen ya da kendi döneminde yaşanan, tanık olduğu olay ve olguları, bilgilerine, gözlem ve izlenimlerine bağlı kalarak anlattığı yazılara anı (hatıra) denir. Başka bir deyişle anı, insanoğlunun yaşantılarını, yapıp ettiklerini başkalarıyla paylaşma isteğinden doğan bir yazı türüdür.
Toplumlar ve insanlar için zaman üç bölümden oluşur: Geçmiş, bugün ve gelecek. Geçmiş, yani “dün” insanların da toplumların da yaşamında çok önemli bir zaman dilimidir. Çünkü herkesin kökleri geçmişe bağlıdır, insan bugünü ve yarını geçmişten güç alarak kurar. Geçmiş “anı”lardan oluşur. Bu yüzden anılar insanların ve ulusların belleğini oluşturur ve yaşamlarında önemli bir yer tutar.
Anı (Hatıra) Türünün Özellikleri
- Anı, yaşanmakta olanı değil, yaşanmış olanı, yani geçmişi irdeler; geçmişe dönmesi, yaşanmış olanı yansıtması yönüyle zaman zaman anıyla tarih arasında yakın bir ilişki ortaya çıkar. Ancak anılarda tarihî metinlerde görülen nesnellik, bilimsel doğruluk, anlatılanları yer, zaman göstererek kanıtlama zorunluluğu yoktur.
- Anılarda sadece anı yazarının yaşam serüveni yoktur, çevresi ve çevresinde yaşanan olaylar, kişiler de vardır. Anı bu yönüyle de biyografi ve otobiyografiden ayrılır.
- Anılar, aradan uzun yıllar geçtikten sonra yazarın gözünü geçmişe çevirmesi, geçmişin tozlu sayfaları arasında dolaşmasıyla ortaya çıkan eserlerdir. Hatıralar, günü gününe yazılma, üstüne tarih düşme özelliği taşımadığı için de günlük türünden ayrılır.
- Hatıra yazarları, anılarını anlatırken sık sık kendi yaşamlarını da didikler ve dile getirirler. Anılar bu yönüyle biyografiye benzese de anının merkezinde yazarın yaşamı değil; yaşadıkları, gördükleri ve çevresi vardır. Anı bu yönüyle otobiyografi türündeki yazılardan ayrılır.
- Anılar; makaleler ve bilimsel yazılar gibi iddia ve ispat yazıları değildir.
- Açık, yalın, samimi ve abartısız bir üslupla yazılır.
- Anılarda birinci tekil kişi anlatıcı vardır; yani “kahraman anlatıcı” söz konusudur. Başka bir ifadeyle anlatıcı, yazarın kendisidir.
- Hatıralar öğretici niteliktedir ve anılarda dil göndergesel işlevde kullanılır.
- Anı yazlarken, anlatılan zaman dilimiyle ilgili her türlü tarihsel ve toplumsal kaynaktan yararlanılır. Nesnel olarak kaleme alanmış anılar olayların aydınlatılması için bir belge niteliği taşır.
- Anılarda kişisel gözlem ve deneyimlerden yararlanılır.
- Eski Yunan’da Ksenhop, Anabasis adlı yapıtıyla bu türün ilk örneğini vermiştir. Fransız edebiyatında Saint Simon ve J. J. Rousseau bu türdeki eserleriyle ünlüdür.
Anı Türleri
Anılar, konularına, yazarın kişiliğine ve amacına göre çeşitlendirilir:
- Savaşları, siyasal ve toplumsal olayları, devletler arasındaki ilişkileri; bu ilişkilerde görev almış kişilerin anlattığı (imparatorlar, krallar, politikacılar, kumandanlar) anılara “siyasal anı” denir.
- Bir edebiyatçının kendi yaşamını, içinde yer aldığı edebiyat ortamını, dönemindeki edebiyat hareketlerini ve olaylarını anlattığı anılara “yazınsal anı” denir.
Türk Edebiyatında Anı
Türk edebiyatında anı türünün ilk örneği Babür Şah’ın (1480 – 1530) yazdığı “Babürname” adlı yapıttır. Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türkî’si de bir anı örneğidir. Yeni Türk edebiyatında anı türündeki yapıtlar, ağırlıklı olarak Tanzimat’tan sonra yazılmaya başlanmıştır. Tanzimat Dönemi’nde Ziya Paşa’nın Defter-i Amal ve Akif Paşa’nın Tabsıra adlı eserleri anı niteliği taşır.
Anı türünün en büyük ustalarının başında Ahmet Rasim gelir. Yazarın Gecelerim, Falaka adlarında değerli anı kitapları vardır. Halit Ziya’nın Kırk Yıl, Saray ve Ötesi; Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebî Hatıralar’ı anı türünde öne çıkan yapıtlardır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal Beyatlı, Halide Edip Adıvar, Refik Halit Karay, Yusuf Ziya Ortaç gibi sanatçılarımız Millî Edebiyat Dönemi’ni, yetişme koşullarını ve kendi sanat çevrelerini anlatarak dönemlerine ışık tutmuşlardır.
Türk edebiyatında Atatürk’ü ve onun kurduğu devleti, yarattığı yenilikleri anlatan birçok anı kitabı yazılmıştır. Atatürk’ün çevresinde uzun süre yaşayan Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, Afet İnan bu anıları yazan başlıca kişiler olmuşlardır.
Edebiyatçılarımızın dışında, bazı devlet adamlarımız ve gazetecilerimiz de anılarını yayımlamıştır. Erdal İnönü’nün Anılar ve Düşünceler’i, Emre Kongar’ın Ben Müsteşarken’i bunlardan bazılarıdır. Son dönemde Mina Urgan’ın yazdığı Bir Dinozorun Anıları çok çarpıcı ve renkli anlatımıyla dikkatleri çekmiştir.
Edebiyatımızın anı türündeki diğer önemli eserleri şunlardır:
Tabsıra → Akif Paşa
Magosa Mektupları → Namık Kemal
Defter-i A’mal → Ziya Paşa
Ömer’in Çocukluğu → Muallim Naci
Eşkâl-i Zaman, Falaka → Ahmet Rasim
Kırk Yıl, Saray ve Ötesi → Halit Ziya Uşaklıgil
Zoraki Diplomat → Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Zeytindağı, Çankaya → Falih Rıfkı Atay
Mor Salkımlı Ev, Türk’ün Ateşle İmtihanı → Halide Edip Adıvar
Üç Nesil Üç Hayat → Refik Halit Karay
Boğaziçi Yalıları → Abdülhak Şinasi Hisar
Çocukluğum, Gençliğim Siyasi ve Edebi Hatıralarım → Yahya Kemal Beyatlı
Edebiyatçılar Geçiyor → Halit Fahri Ozansoy
Anı ile Günlük Arasındaki Farklar
Günlük ile anı türleri sık sık karıştırılmaktadır. Bu iki tür arasında iki temel fark vardır. Şimdi günlük ile anı arasındaki farkları görelim.
- Günlük günü gününe yazılır. Anılar ise olayın yaşanmasının üstünden belli bir zaman geçtikten sonra yazar tarafından kaleme alınır.
- Günlük, sadece yazan kişi tarafından okunmak için yazılır. Anıların yazılış amacı ise başkalarının okumasıdır.